723 entry daha
  • okan olma mecburiyetini taşımakta. yaşlandıkça.
  • bu geceki programı ile takdirimi kazanan sunucu. çok önemli bir görevi başarıyla yerine getiriyor... helal olsun.
  • bu ülkenin vatandaşı olmanın, televizyoncu olmanın, gençlerle iletişim kurmanın sadece eğlenceden ibaret olmadığının bilincinde olan kişi. '80 ihtilalinden sonra her geçen gün daha da apolitikleşen gençleri uyandırmak - halihazırda uykuda olmayanları ise daha da harekete geçirmek - için sorumluluğu eline almış gibi görünüyor. takdir etmemek ne mümkün.
  • bu geceki programıyla hayal kırıklığı yaratmış insan.

    hakkı devrim'in muhtıra ile ilgili konuşma girişimlerini, bir şekilde, sürekli sabote edişi, koltuğuna oturttuğu iki kızın, izleyenleri delirten bir üslupla, aşağılanmakla sorgulanmak arası maruz bırakıldıkları saçmalığa seyirci kalışı ve askeri muhtıraya dair kendisinden -zihnimde kendisini konumlandırdığım yer itibari ile- beklediğim net tavrı bir türlü ortaya koymamasıyla, evet hayal kırıklığı yaratmıştır ama yine de onu ben pek çok, pek çok severim.
  • (kişisel giriş: 21/22 nisan 2007 gecesi yayınlanan makina programından sonra kendimi zor tutmuştum bir şeyler yazmamak için. güncel bir durum vardı* ortada ve benim kendisi hakkında düşündüklerim, onu beli birkaç olay çerçevesinde değerlendirmekten alıkoymuştu beni. 28/29 nisan 2007 tarihli makina programından sonra ise kendimi tutamıyorum.)

    türkiye’de eşine çok az rastlanır tipte bir sanatçı. marjinal olmak için yırtınan biri olmadığı halde, içinde bulunduğu mecradakilerin* sıradanlığı dolayısıyla ‘aykırı’ telakki ediliyor. buradaki rahatsızlığım, farklı görünebilmek için saçını başını boyayanlar, tuhaf giyinenler, amerikan aksanıyla türkçe konuşa(maya)nlar ile gerçekten ‘sürüden ayrı olan’ı anlayamayan bir kitleye sesleniyor olması. bu noktada çoğunlukla “madem popüler kültüre karşı o halde niye televizyonculuk yapıyor?” gibi bir eleştiriye muhatap oluyor sürekli. ancak, napoleon’dan bir alıntıyla “gerçekten büyük olan adamlar meteorlara benzerler: dünyanın karanlığını aydınlatabilmek için kendilerini tüketerek parlarlar.” demek isterim bu noktada. o dünyada* eksik gördüğü bir şeyi başka bir alana çekilerek eleştirmesi mümkündür ve fakat bu eleştiriler bir gecelik programının o kültür(!) için oluşturduğu tehlikenin binde birine bile denk gelmeyecektir.

    televizyonun yarattığı olumsuz etkiyi düzeltmek yine televizyonla mümkündür. diğer alternatif televizyonları (televizyon kanallarını değil) tümden kaldırmak olabilir, ki bu da don quijote’luk olarak görülebilecek bir davranışsa da gerçek hiç de öyle değildir. burada söz konusu olan reel alan ile ideal alanın birbirine karıştırılmasıdır. içinde yaşadığımız dünyada televizyon, biz beğenelim veya beğenmeyelim, çok önemli bir yer tutmaktadır. türkiye’de ise -maalesef- temel enformasyon aracıdır. bu gerçek, insanların televizyona kul köle olmasını gerektirmediği gibi; diğer bilgilenme, sosyalleşme ve entelektüel tatmin araçlarının mücadeleden kopmasını da gerektirmez. ne var ki apolitik, asosyal, sanattan uzak ve kolaycı bir topluma doğru gittiğimiz bir dönemde televizyon lehine bir haksız rekabet olduğu da yadsınamaz. madem öyle, televizyon niçin daha eğitici (didaktik değil) bir hale getirilemesin ki?

    okan bayülgen;

    i. bana yukarıdaki paragrafta dile getirilen düşünceleri ilham eden kişidir
    ii. paragrafın sonuna eklenen sorunun bendeki cevabıdır.

    28/29 nisan 2007 tarihli makina’da demokrasicilik oynamadığı, yani kelle sayısını milli irade saymadığı için epeyce saldırıya maruz kalacağa benziyor. ancak onu o yapan şeylerden başlıcası da türkiye’yi sevmesi, türkiye için doğru olduğunu düşündüğü şeyleri nice ahlaksızlığı görmeye alışık olduğumuz beyazcamdan çatır çatır söylemesidir. zaten türkçe’yi böyle özenli kullanan birinin türkiye’nin geleceği için bu kadar kaygılanması beklendik bir davranıştır.

    sadece televizyonda boy göstermediğini, kendini varedebilmek için tiyatro sahnesinde, beyazperdede ve objektif arkasında ter döktüğünü de unutmamak gerekir.

    (kişisel bitiriş: gece kuşu atv ekranlarında yayınlanırken ilkokulu yeni bitirmiştim. haftanın dört günü hemen hemen hiçbir programını kaçırmadan izlemiştim. sonra aynı şekilde televizyon çocuğu’nu takip ettim. radyo d döneminde -program süresinin dörtte üçüne yakınını kaplayan reklam kuşaklarına rağmen- sıkı bir takipçisiydim. zaga’da az da olsa ara verdim okan bayülgen’e. televizyon makinası ve makina ile yine ilkgençliğimdeki kadar titizlikle takip eder oldum. sultanî’den abisi ferhan şensoy’un onu ortaoyuncular kadrosuna katması ise okan bayülgen’in değerini gözümde bir kat daha arttırmıştır.)
  • ciddi anlamda ideolojik propaganda yapan, sanırım galatasaray ekolünün de etkisiyle uzun süredir "ülke elden gidiyor" mesajlarıyla gençleri kemalist bir harekete teşvik eden şovmen. almış hakkı devrim gibi sığ bir adamı da yanına, körler sağırlar birbirini ağırlar. bir iki ay önce de, "10 yıl sonra hepinizi türbana sokacaklar" gibi bir laf etmişti. bugünkü programda yalçın abi dediği biri de vardı, adam söze "bu ülkenin sahibi askerdir" diye başladı. bir de "yiğidim aslanım" söylediler, tam oldu. ilginç olan da, bu şarkıları, şu an devletçilik yapan kemalistler, devlete karşı yürüdüklerinde söylerdi. cuntaya, devletçiliğe, ideolojik dayatmalara karşı olan insanlar, şimdi tutup askeri, dayatmaları, elitist düzeni savunur hale geldiler.

    yalçın denen adam, "meclis localarında başı açık kadınlar azınlıkta!" diye ünlüyor. evet, dayanamıyorlar. şimdiye kadar karanlık, cahil, bir şeyden anlamayan insanlar olarak tahayyül ettikleri türbanlı kadın görüntüsünü, kendi üzerlerinde iktidar konumunda görünmesini kaldıramıyorlar. genelkurmay da, atatürk'ün oturduğu köşkte, türbanlı bir kadının first lady olmasına dayanamıyor, fitil oluyorlar.

    peki, ülke kimin elinden gidiyor okan bayülgen? kimin elindeydi, kimin eline geçiyor?

    ek: yalçın abi dediği insan yalçın bayer'miş. ben de diyorum niye boş boş konuşuyor bu adam.
  • zihniyet olarak beyazıt öztürk'ten zerre kadar farkı olmayan adam. beyazıt öztürk, cumhuriyetçi iyi aile çocuğu modeli, okan bayülgen biraz farklı gibiydi. öyle değilmiş.
  • herkesi mitinge davet ederek çok da iyi yapan adam. gül de cumhurbaşkanı olursa bu iktidarın daha neler yapabileceğini anlayamamak bana ilginç geliyor. görmüyor musunuz 23 nisan'da kuran okuma yarışmaları yapılıyor, başları kapalı küçücük kızlar ilahiler söylüyor, toplantılarda kadınlar erkekler farklı yerlerde oturuyorlar. daha ne kadar gözümüze sokmaları gerekiyor? gül'ün gelmesiyle nelerin olabileceğini kafamız alamıyor mu? okan bayülgen de bunların farkında biri olarak sağduyusunu ortaya koymuştur ve bizlerin ilgisini de tam bu noktaya çekmek istemiştir. tamam belki daha tarafsız bir program yapabilirdi diye düşünülebilir, ama herkes taraftır zaten. tarafsız davranabilmek hiç de kolay değildir. evet ben de taraflı olduğum için bu yorumda bulunuyorum. bana kalırsa tarihimizin en kritik dönemini yaşıyoruz ve bu noktada dindarlığa değil dinciliğe karşı olan herkesin - ister liberal ister cumhuriyetçi ister milliyetçi olsun - bir araya gelip, askere asla ve asla izin vermeyerek baş kaldırması gerekmektedir. okan bayülgen de kanımca bunları savunmuştur. çok da iyi yapmıştır.
  • senelerdir program yapan, ilk gordugum ve dinledigim gun beni carpmis olan kisidir okan bayulgen... benim gibi televizyon izlemekten sikilan, cogu zaman kumandasini bile bulamayan bir insana programinin saatlerini ogretmis, hazir nazir beni televizyon basina tasimistir... zekasi, bilgisi, gercekten kendisi olmasi, rol yapmadan istedigi gibi konusmasi, fikirlerini saklamamasi, kendini de bir baskasini elestiriyormus gibi elestirebilmesi gibi pekcok ozelligi ile 'iste budur' diyerek, keyifle izledigim insan...bugun sabaha kadar yine cok guzel bir program yapmis, en azindan seslenebilecegi kitleye 'hadi kalkin' diyebilmeyi basarmistir...

    yok efendim apolitik insanlari politize etmeye calismis filan diye elestirilen adam, politize etmekten ote boyle giderseniz her halt gelir basiniza iste demeye calismistir... biraz siyaset bilmek, hadi siyaseti bilmiyorsun, ataturk'u anlamaya calismak ve bu ulkenin hangi temeller uzerine kurulmus oldugunu bilmek filan politize edilmek degildir... yeter be artik... ankaradaki mitinge bok attiniz, istanbuldaki miting icin konusan insanlari simdi kotuluyorsunuz... nedir istediginiz acaba... cok demokratiksiniz gercekten... sagolun bize agzimizin payini veriyorsunuz da ben laik ve ataturkcu turkiye cumhuriyeti icin sizin her tur safsatinizdan uzak kalan akillari cok seviyorum...

    okan bayulgen, dun aksam bir darbe olmadan bu ulkeyi en hasarsiz sekilde su andaki durumundan kurtarabilecek bir cozumu anlatmaya calisti... bu kadar... hemen tu kaka oldu sizce tabi... niye cunku siz bu olanlarla sonuna kadar dalga gecmesini, hic bir tehlike yokmus gibi espriden espriye kosmasini bekliyordunuz degil mi... canlarim benim, yazik size... oyle olmadi...

    bir kere daha hayranlikla izledigim, bilgisine, dusuncelerine, kisiligine hayran kaldigim insan... iyi ki o televizyona cikmissin da senin gibilerin var oldugunu gormusuz biz de...
  • görünen o ki birilerini fena halde kızdırmış kişidir okan bayulgen.hayır bu birileri hala demokrasi demokrasi diyor da bir gençlik programında ataturkçuluge dair birşey duydu mu hemen galeyana gelen kişiler demokrasiden benim hoşuma gidiyorsa demokratiktir şeklinde bir çıkarımı nasıl yapıyor anlamak mümkün değil.
    e hani her düşünce ifade edilmeliydi(ki ifade edilmeli tabi,ben de farklı düşünmüyorum bu konuda) o zaman okan bayulgene neden kızılıyor,demokratik bir hak değil mi bu.
    ama hoşumuza gitmiyorsa faşiktir tabi.
9832 entry daha
hesabın var mı? giriş yap