260 entry daha
  • bilgileri güncelleme vakti geldi diyerekten yıllar sonra kısa bir entry yazmak uygun olur.

    öncelikle khz, bit gibi değerlerin "dinlerken" ne anlama geldiğini kendimce söylemek isterim:

    bit: bir müzikteki sesin yükseklik aralığına etki eden değer. özellikle klasik müzik gibi sesin yükselip alçaldığı, yoğun orkestranın bulunduğu türlerde 24 bit, gerçeklik hissiyatını artırmaktadır. o tür müziklerde aradan bir tane obua çıkar üfler, sonra hop bütün orkestra yüklenir. zaten bu bit değerinde bir tartışma dönmüyor.

    khz: esas zurnanın zırt dediği, tartışmaların döndüğü yer burası. efendim deniyor ki "ula insan en fazla 20-20khz aralığını duyar, 48khz'ye ne gerek var?"

    valla bakın işin mühendisi değilim ama benim duyduğum, deneyimlediğim olay khz için şudur: bir müzik dinlerken seslerin tam ortadan, üst üste, dar şekilde geldiğini herkes deneyimlemiştir. işte 24 bit/96 khz bir şarkıyı 24 bit/44.1 khz dinlediğinizde aynen bu şekilde sahne daralır, sanki vokal dahil bütün enstrümanlar tek mikrofondan aynı anda kayıt almış gibi gelir sesler. seslerin çözünürlüğü değişmiyor belki ama sahne daralıyor, sesler düdük gibi aynı noktadan vuruyor.

    bunu deneyimlememiş birine gerçekten anlatmak zor. samimi söylüyorum, hissiyat falan değil aradaki fark büyük. 48'den 96 khz'e çıkınca bile farkı rahatlıkla duyabiliyorsunuz. hatta ilk dinlediğinizde yanlışlıkla başka bir şarkı açmış gibi yanılgıya düşürecek kadar büyük bir fark var.

    benim tavsiyem daha doğal, sahnesi geniş bir duyum elde etmek istiyorsanız 96 khz veya üstü tercih edilmeli. evet, pc'de yer kaplıyor ama durum budur, tercih tabi ki de sizin.

    diğer bir konu ise flac ve alac'ın aslında sıkıştırılabilir/sıkıştırılmış format olmasıdır. alac, apple'ın olduğu için hem sıkıştırılmıştır hem de şifrelidir. şarkıyı parçalara ayırıp kaydeder çalınmasın diye. kötü mü, yani. alac da flac da iyi biçimde sıkıştırma yapabiliyor ama siz dinlerken arkada çözümlüyorsunuz bu formatları.

    wav ise ham formattır. wav'da kbps ve bit rate değerlerini düşürebilirsin ama sıkıştıramazsınız: görsel

    flac ise böyle değildir. flac'i isterseniz mp3 gibi sıkıştırabilirsiniz: görsel

    tabi ki flac, mp3'ten kaliteli bir formattır. hatta sıkıştırılmamış flac arşivi yapan kimseler de bulunur.

    peşin not: "mp3 ile flac arasında fark yoktur" diyen gariban tayfa mesaj yazmak yerine engelleyip geçebilir. sizinle işim yok kardeşim.

    güncelleme: eğer oynatıcı 96khz'de (veya daha yüksek) oynatmıyorsa seslerde 96khz olarak gelmiyor doğal olarak. ayarları kontrol etmek gerekiyor. bir de sağlıklı duyum için frekans dengeleme üzerine yazdığım entry'ye bakabilirsiniz: (bkz: #163868775)

    iyi müzikler.

    güncelleme2: entry'im beğenilip ekşi şeyler'de yayımlanmış. açıkçası bir gece can sıkıntısından yazdığım, fazla özenmediğim bir entry'di. ekşi şeyler'de yayımlanınca 2 kişinin okuduğu entry'i binlerce kişi okuduğu için haliyle itiraz eden yazarlar oldu. ben dediğim gibi ses mühendisi değilim. sample rate konusundaki itirazlara karşı ben kendi deneyimlerimi aktarmak istiyorum: ben, dediğim gibi fikrimin arkasındayım. kapalı testte de 48 khz ile 96 khz'in arasındaki sample rate farkını anlıyorum. kağıt üzerinde bazı şeyler doğru gibi gelebilir.

    herkesin ekipmanı farklı, dinlediği ortam farklı, dahası kulak hassasiyeti farklıdır. yine de ben burada bir şarkı üzerinden örnek vermeyi "denemek" istiyorum. warner bros. müzik stüdyosu ile pioneer'ın ortaklığıyla 1982 yılında çıkmış japonya'dan bir albüm olan akina nakamori - anniversary. bu albüm, apple music'te reel to reel tape'ten dijitale aktarımla 24 bit/192 khz olarak yayımlanmış. albümün 2. şarkısını örnek seçip 192khz'te neyi duyduğumu 48khz'de neyi duyamadığımı tek tek anlatmak istiyorum:

    öncelikle şarkının linki: apple music

    192khz olarak dinlediğimde şarkıdaki duyduğum sahneyi ve deneyimlerimi aktarıyorum:
    1- şarkıya başlarken biraz yakın sağ tarafta sesi giderek yükselen bir kromatik perküsyon var. buna karşılık biraz sol tarafta ama daha uzakta duran bir davul var. buradan oluşturulan sahnenin orta ölçekli bir sinema salonu genişliğinde olduğu anlaşılıyor. (0:00-0:25 arası)

    2- vokal tam ortada, sanki birkaç metre önümüzdeymiş gibi yakın. bas gitarın birkaç metre uzakta, vokalin arkasında yer aldığını, sola yakın olduğunu duyuyoruz. vokalle birlikte giren akustik piyano da biraz sol tarafta konumlanmış ama bu piyano, bas gitardan daha solda duruyor ve bize bas gitardan daha uzakta. yalnız bu piyanoda da başka bir numara var: alt oktavdaki sesler sağ taraftan, üst oktavdaki sesler sol taraftan geliyor. bunun nedeni piyanonun tuşlarına göre stereo mikrofonlama yapılmış olması. (0:25-0:45)

    3- 0:47'den 0:51'e kadar sağ taraftan sola doğru, bulunduğumuz konuma göre düz bir çizgi şeklinde, göz hizasından geçen sanki kuşların kanat çırpması gibi bir başka kromatik perküsyon duyuyoruz.

    4- piyanoda yapılan numarayı 0:51'de piyanonun akor basışında anlayabiliyoruz. akor basılmasından dolayı burada piyanonun sesi orta bölgeden geliyor.

    5- burada bateride daha büyük numaralar olduğunu duyuyoruz. baterinin kick'i tam orta bölgede, baş hizasının altında yer alıyor. öte yandan tom'lar, hi-tom'dan floor tom'a doğru baş hizasından aşağıya olacak şekilde yer aldığını duyuyoruz. hi-tom, sağ tarafta baş hizasında; floor tom ise sol aşağıdan geliyor. özellikle 1:24-1:27'de bu durum belirgin. hi-hat'in sağ üst taraftan geldiğini duyuyoruz. snare ise biraz sağ-orta bölgede ama gövde hizasında.

    6- şarkı ilerledikçe sağ tarafta bir kadın korosu duyuyoruz. oldukça sağ tarafta, vokale göre birkaç adım daha uzak bir konumda bulunuyor.

    7- şarkıda aynı zamanda kalabalık bir yaylı grubu var. bu yaylı grubu sahnenin en bizden uzak bölgelerinde bulunuyor. bunların şarkıda farklı konumlardan yükselip alçaldıklarını duyuyoruz, daha gövde hizasında bulunuyorlar. bir yaylı grubunun kadın koroya karşıtlık oluşturması için en sol tarafta bulunduğunu duyuyoruz. bunlar ağırlıklı viyoladan oluşmakta. bas gitarın biraz solda yer almasına istinaden bir viyola ve çello grubunun orta-sağ bölgede konumlandığını duyuyoruz. bu, aynı zamanda kadın koronun tiz sesine de alt oktav oluşturuyor. kemanlar orta-sol konumda, viyolaların önünde.

    8- 1:50'de orta-sol, aşağı bölgede bize daha yakın bir ksilofon; orta-sağ, baş hizasında biraz daha uzak glockenspiel sesi duyuyoruz.

    benim 24 bit/192 khz'deki deneyimim bu. 24bit/48khz'e geçtiğimde ise seslerin daha iç içe, daha yakından geldiğini duyuyorum. o stereo numaraları belirgin değil, sahne oldukça daralmış gibi. sesler yüksekliklerini ve uzaklıklarını kaybetmiş, hepsi orta bölgeye yaklaşmış gibi bir durum var. mikrofonların konumlarını anlamak daha zor, o boşluklar kaybolmuş. bazı noktalarda mikrofon sayısı azalmış gibi bir durum var. benim aralarında gördüğüm farklar budur; ister plasebo deyin, ister inanın.

    son olarak örnekteki şarkıda bir adet brass grubu da bulunuyor. bunun nerede konumlandığını da size bırakıyorum.

    güncelleme3: bir sürü olumlu, çok güzel mesajlar aldım. herkese naçizane teşekkürlerimi sunarım.

    güncelleme4: bu meselenin sample rate'in kendisinden değil, resampling sırasında dac'le ilgili olabileceği yönünde görüşler var. ek olarak dac'lere göre bazı sample rate'de daha etkin çalıştığı da belirtiliyor. yine özellikle mix aşamasında nyquist–shannon sampling teorisinin ses üzerinde etkili olduğu belirtiliyor. konuyla ilgili bir yazı: https://www.musicradar.com/…t-in-recording-at-96khz

    son olarak eski albümlerde (veya bazı yeni albümlerde) şöyle bir durum var: 48khz'in üzerindeki sample rate'de yayımlanan albümler çoğunlukla, reel to reel tape gibi doğal sese yakın analog kayıtlardan dijitale uyarlanmış oluyor. bu albümlerin aktarımları titizlikle yapıldığı için çoğunlukla sunduğu kalite de diğer kopyalara göre üst düzey oluyor. bunun da etkisi var. internette 16bit-48khz(44.1khz) eski albümler ya cd'den aktarımdır ya da vinyl'den, haliyle tape daha iyi bir deneyim sunduğu için yüksek sample rate daha iyi duyuluyor. aslında mesele doğrudan sample rate'le ilgili değil burada. dijital kayıt, vinyl ve reel to reel tape'in karşılaştırıldığı şu videoya bakabilirsiniz. kayıplı ses sunan bir youtube videosu olmasına rağmen aradaki ses farkını duyabiliyorsunuz: https://youtu.be/syorxlbq3zk?si=etpzb1gqbnuald3z

    wav, flac gibi pcm temelli formatlardaki sample rate tartışmasını kenara koyup çok daha yüksek sample rate'e (2882 khz ve katları) sahip formatla meseleyi bir üst başlığa taşıyabiliriz: (bkz: dsd) (bkz: pulse density modulation)

    dsd: https://youtu.be/dfd1_v12jcu?si=izxntds2dhrkkefx
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap