65 entry daha
  • platon'un da hoşlaşmadığı dilemmadır. adamlar boşuna bu cumhuriyet halka emanet edilemeyecek kadar değerlidir demiyorlar. sen kalk yüzde otuz altı oy aldın diye cumhurbaşkanı seçmeye kalk! hem de eşin türbanlı! yok öyle! biz çoban sülü'yü bile başbakan yaparız. ama biz yaparız. halk değil. aghh, kafam çok karışık. acaba mitinge gitse miydim? ama ne milliyetçiyim, ne de şeriat gelsin istiyorum. ama şu çoban da akp'ye oy veriyor. onun partisi var ama benim oy verecek partim yok. ben bu işin içinden çıkamıyorum. içim hiç rahat değil. keşke mitinge gitseydim. bağırır biraz rahatlardım. ortada durmanın hiçbir keyfi yok!
  • (bkz: yüzde 25)
  • insanların kafasında kurdukları ile pratik gerçekliğin özdeşleşmesi zorunluluğu olmadığından var olan bir tartışmadır. başka bir ifade ile: kurgu bir şeydir, pratik gerçeklik başka bir şey.

    kurulan şunun gibi bir şeydir genellikle; bir skala vardır, en doğru yönetici, doğru yönetici, pek doğru olmayan yönetici ve yanlış yönetici diye gider. bu skalanın spektrumu ve dilim ebatları muhtelif olabilir. işbu kurguya göre demokrasi, mümkün olabilecek en doğru yöneticiyi aramaktadır. bunu yapabilmek için, anlayan bilen, kültürlü ve/veya eğitimli insanların düşüncelerini daha fazla önemserse ideal yöneticiyi tespit etmek konusunda daha başarılı olacaktır. (başlıkta açıkça telaffuz edilmesine rağmen sınıf ayrımı gibi anlaşılmaması için meslek isimleri telaffuz etmekten kaçınıyorum.)

    oysa pratik gerçeklikte; prensip itibari ile demokrasi, "doğru" yöneticiyi arayan bir sistem değil. demokrasi çoğunluğun istediğini arar sadece. ya da başka bir bakış açısı ile çoğunluk ne istiyorsa doğrudur. çoğunluk işleri eline yüzüne bulaştıracak, ülkeyi zarara sürükleyecek birini yönetici olarak istiyorsa, demokrasinin çabası o yöneticiyi kat-i bir şekilde tespit etmek ve yönetime koyarak ülkeyi stabil bir şekilde yıkıma götürmektir. ülkeyi aydınlık yarınlara taşımak, demokrasinin değil vatandaşın, demokrasideki konumu itibari ile "seçmen"in görevi. eğer çoğunluk ülkeyi aydınlık yarınlara taşımak istiyorsa, bakın, eğer istiyorsa diyorum, teknik olarak bu zorunlu değil zira, seçme hakkını kullanırken bu arzusunu göz önünde bulundurur, ona göre tercihini yapar, herkes tercihini yapar ve demokrasi en çok yapılan tercihi ortaya koyar. tercihin sonuçlarının mesuliyeti demokrasiye değil, seçmene aittir.

    demokrasi, "her bir bireyin kaderini yönetme hakkı vardır" ve "bireylerin kaderlerini değiştirecek kararların hakkaniyetli olması gereklidir" prensipleri üzerine inşa edildiği için her bir bireyin seçimi eşdeğerdir. bu bir hata değil, demokrasinin ilk ve en temel prensibidir. eğitimli ve kültürlünün de; eğitimsiz ve kültürsüzün de tek bir kaderi, dolayısi ile tek bir de oy hakkı vardır.**

    "ben herkesin oyunun aynı değere sahip olmasının yanlış olduğuna inanıyorum." diyenler olabilir. normaldir, ama bunu söylerken üzerinde durdukları platform demokrasi olmadığı gibi yaptıkları tartışma demokrasinin muteberliğinin sorgulanmasını da kapsamaktadır. demokrasinin ufak bir hatası addettikeri şey aslında demokrasinin kaidesi ve tanımı olduğundan; bu tartışmayı yapanlar, demokrasiyi red etmiş durumdadırlar ister istemez.

    doğru/yanlış çerçevesinden çıkıp, daha uzaktan bakıldığında, "çobanla profesörün bir oy hakkına sahip olması"nın ne kadar münasebetli olduğu daha net görülmekte. çoğunluğun çoban, azınlığın profesör olduğu bir ülkede; programını çobanlara daha iyi imkanlar sunacak şekilde düzenleyen bir siyasi parti, programını profesörlere daha iyi imkanlar sunacak şekilde düzenleyen bir siyasi partiden muhtemelen daha fazla oy alacak ve hükümet olacaktır ki demokrasinin hedefi de zaten budur. seçilen yönetici "doğru" ya da "yanlış" yönetici olmaktan çok, çoğunluğun iradesini temsil eden yöneticidir.

    **bu argüman ışığında bence aslen tartışılması gereken, multiple personality disorder tabir edilen, çevirisi muhtemelen "çoklu kişilik bozukluğu" gibi bir şey olan rahatsızlığın sahibi bedenlerin tek oya sahip olması. zira birden fazla kişiliği olduğu klinik olarak sabitlenmiş kişilerin teorik olarak her bir kişiliğinin bir oy hakkına sahip olması gerekir.
  • bilgili olmak ile bilgeliği karıştıranların yadırgadığı eşitliktir.
  • çobanı küçümsemekten başka işe yaramayan laf.
  • söz konusu profesör ali atıf bir, ya da zekeriya beyaz filan ise, çobanın oyu çok daha değerlidir. bu ayrımı objektif olarak yapamadığımız için, kavga çıkmasın diye hepsini bir oy sayıyoruz.
  • bir gecede profesör yapılanların olduğu bir ülkede üzerinde çokta ciddi ciddi düşünülmemesi gereken hadise...

    kaldı ki şöyle de bi durum var...atalarımız üşenmemiş,söylemiş...

    (bkz: egitim cahilligi alir esseklik baki kalir)
  • herhangi bir anormallik olmayan durum. anormal olan ise bir çuval bulgurun oy hakkına sahip olmasıdır.
1240 entry daha
hesabın var mı? giriş yap