122 entry daha
  • "kitap okumayı sevdiren yazar" diye bir ünvan varsa eğer, cengiz aytmatov bu ünvanı en çok hakeden yazarlardan biridir bence kesinlikle. su gibi yalın bir dille yazdığı kitaplarında hep kalbe ve ruha dokunan öyküler, detaylar var. hüzünlü ama karamsar değil, huzurlu ama asla sıkıcı değil ve hep akıcı. aytmatov'un yarattığı bu kendine has üsluba hayranım. cemile de bir solukta bitirdiğim ve yine bolca ilham aldığım bir kitap oldu.

    buradan sonra spoiler olabilir:

    savaşın ağırlığını ve ödettiği bedelleri olabildiğine yalın ve gerçekçi bir dille anlatır aytmatov. bu kitapta da kadınlar, ihtiyarlar ve hatta çocuklar buğday uçaklarını taşırken çektikleri sıkıntıların anlatıldığı satırlar beni çok etkiledi:

    "biz bu buğdayı tâ nerelerden beri sırtımızda taşıyoruz. kadınlar, ihtiyarlar, çocuklar biçiyor, öğütüyor ve taşıyor buğdayları. günün şu en sıcak saatinde vatoz çalıştırıcısı çoktan miadını doldurmuş makinenin başında ter dökmektedir. kadınlar hep iki büklüm olarak yakıcı orakları sallamakta, çocuklar minik elleriyle yere düşen her başağı toplamaktadır.
    hâlâ unutmuyorum. omuzlayıp taşıdığım çuvallar çok ağırdı. aslında bu işler daha büyük ve güçlü erkeklerin harcıdır. [...] eğer savaş olmasaydı, bunlara böyle ağır yükleri taşıtırlar mıydı?"

    ve elbette danyar'ın sakat ayağıyla o koca çuvalı taşıdığı sahne. sanki filmini izlemişim gibi gözlerimin önünde. ve adeta kalbim sıkışarak okudum o satırları. erkek olmanın gururu değildi asla sadece danyar'ın taşıdığı yük. savaşta sakat bir erkek olmanın yanısıra, kocası cephede olan bir güzele aşık olmanın, daha çocukken yalnız bırakılmış, sevgi ve ilgiden mahrum büyümüş olmanın da yüküydü. yine de gık demeden taşıdı danyar o yükü.

    işin ahlaki boyutuna girmeden danyar ile cemile arasındaki aşkın sahiciliğine odaklanmak istiyorum. danyar'ı en başta herkes gibi cemile de ciddiye almadı, hatta yer yer alay etti onunla. ne zaman ki danyar, tüm kalbi, ruhu, benliği ve zerreleriyle hissederek türküler söyledi, o zaman aşık oldu cemile ona. danyar ise en ta en baştan aşıktı cemile'ye ama hiçbir şey yapmıyordu aşkı için. ne zaman ki o türkülerle devasa bir aynad birbirlerinin ruhlarını izlediler, o zaman aşkları başladı. işte bu aşk sahici bir aşktır. tenden ibaret değildir. ve peşinden gidilmelidir. çünkü böylesi insanın başına bir defa ya gelir, ya da gelmez.

    yine de işin ahlaki boyutunu sorgulamak isteyen ahlak bekçisi okurlar için kitabın sonunda sadık 'ın ağzından duyarız cemile'ye verdiği kıymeti: "altın saçlı kadın bile en aşağı bir erkekten daha aşağıdır."

    danyar'ın türküleri sadece cemile'yi kendine aşık etmemiş, öyküyü dinlediğimiz küçük kahramanımızın resim yapma tutkusunu ortaya çıkarmış, ona da ilham olmuştur. danyar'ın türkülerinin yaydığı ilhamı şu satırlarda görmek mümkündür:

    "danyar aşıktı. denizler kadar derindi onun aşkı. bunu iyice seziyordum, ama başkalarının aşkına hiç benzemiyordu. çok büyük bir aşktı bu. hayat aşığı, toprak aşığı, tabiat aşığı idi. bu aşkını içinde saklıyor ve türkülerde duyup yaşıyordu. ilgisiz bir insan, aşık olmayan bir insan, sesi ne kadar güzel olursa olsun, böyle şarkı, böyle türkü söyleyemez.
    ...
    danyar'ı dinlerken yere kapanarak toprağımızı, onu çok seven bir evlat gibi öpmek istiyordum. çok seven insan böyle yapar. işte o zamanlar ilk defa içimde bir şeyin, ad veremediğim ama zaptedilmez bir şeyin uyandığını hissettim.
    [...]
    bugün bile kendime sorarım: aşk da bir ilham mıdır? ressamın, şairin ilhamı gibi bir ilham mıdır?"
    [...]
    kendi kendime 'doğayı danyar gibi görmeli, danyar'ın türkülerle anlattığını ben boyalarımla anlatmalıyım, dağların, bozkırın, insanların, otların, bulutların, derelerin resimlerini yapmalıyım...' diyordum."

    incecik kitapla ilgili bu kadar uzun bir yazı yazdığıma hâlâ şaşırırken, son iki alıntıyla bitiriyorum. birisi baybiçe'nin ressam olmak için gideceğini söyleyen oğluna söyledikleri:

    "git! sen de git!... sizin kanatlarınız var, istediğiniz yere uçarsınız... yükseklerde uçtuğunuzu nereden bileceğiz? belki haklı olan sizsiniz... git öyleyse [...] git ve evini unutma!"

    diğeri de kendisine savaşı soran küçük anlatıcıya danyar'ın cevap olarak söylediği, kitabın özeti mahiyetindeki o cümle:

    "yoo, olmaz. savaşın ne olduğunu bilmeseniz daha iyi."

    evet, savaşın ne olduğunu çocukların hiç bilmediği bir dünya dileğiyle.
  • geçenlerde batı toroslarda yakalanan bir dişi vaşağa verilen isim. kendisine takip cihazı takıldı ve 'cemile' ismi kondu. cemile isminin hikayesi de yörenin türküsü olan 'cemile'nin gezdiği dağlar meşeli' den gelmektedir.
  • 90 li yılların bir ozan orhon şarkısı.
hesabın var mı? giriş yap