2750 entry daha
  • o kadar da çıldıran yok, mekanlar hala full çekiyor. bu halk 12 taksitle tatile giden bir halk. gerekirse inat eder kredi kartını patlatır yine de o cafeye restorana gider. ha tabi enflasyonist dönemden dolayı herkesin iyi kötü işi vardı, az biraz maaşla da olsa o kartların asgarileri dönüyordu.

    sonbaharı bekleyin, ekonomik krizin gerçek etkilerini eylül-ekim gibi görmeye başlayacağız.
  • buyurun arkadaşlar bizim kafe beleş baya baya
  • kavacıkta 500 liraya döner satıyor adam. kapıda kuyruk

    300 liraya kruvasan var tonla cafede..

    onu geçtim, 180 liraya omlet satıyolar
    sucuklu yumurta 280 lira mıydı neydi beyaz fırında.

    hamburger 300 lira, patates 150 lira, boş masa yok j burger göztepe'de..

    1 kadeh viski 500 lira, pizza 600 lira, mekan yıllardır ayakta..

    4 topu 300 liraya dondurma satıyolar, kilosu 900 lira..
    battı mı mekan hayır

    nişantaşında michelin yıldızlı lokantada lahmacun 120 lira

    sarayda tavuk pilav 280 lira mıydı neydi, mekan full

    çok örnek yazarım ama kimse okumaz.
    olmayan çıldırmadır.

    milletin keyfi yerinde. her gün 20 lira arttırsalar kimse gıkını çıkaramaz kuzu kuzu gider yine
  • önünde 2 seçenek var :

    1-)gitmemek

    2-)kafe açıp para kazanmak .

    tuzak soru düşmeyin.
  • (sayılar artı eksi 50-100 lira oynayabilir)

    son 5 yılda
    süt 5 liradan 32 liraya
    kahve kg 90 liradan 400 liraya
    kira 5000 liradan 24000 liraya (stopaj dahil)
    sgk 800 liradan 7000 liraya
    asgari ücret 2020 liradan 17000 liraya
    aylık ortalama elektrik faturası 1500 liradan 12000 liraya
    çıktı.
    daha yazmadıklarım var, yazsam sabah kadar uzar liste.

    5 yıl önce
    1 filtre kahve 14oz 13 liraya
    1 latte 14oz 22 liraya
    1 americano 14oz 15 liraya
    satılıyordu.

    şimdi ilk önce yukarıdaki listedeki kalemlerin ayrı ayrı ve toplam artış oranlarını, sonra üstüne enflasyonu, kdv'yi, geçici vergiyi, gelir vergisini, pandemi dönemi edilen zararları ve girilen borçları falan filanı da ekleyip hesabı sen mi yaparsın sayın at kafası yoksa onu da ben mi yapayım? peki sence, birinci listedeki artışları göz önüne alınca ikinci listedeki fiyatların ne şekilde olması gerekir (bu sorunun cevabını düşünürken ülkedeki ekonominin dengesizliğini, güven vermeyen ve yarın neyin ne kadar olacağının bilinmediğini de hesaba kat ama olur mu sığır kardeşim?)
    tüm yıla vurduğunda aylık %40 ortak lan bu devlet bize. en az benim kadar da devlet kazanıyor bu işte. götün yiyorsa yürü devlete, hükümete sor hesabını.

    kafe restoran dediğin grup bugün dışardan malı %1 ile alıp, %10 ile satıyor.
    sonra devlet ay sonunda ve her üç ayda bir gelip "ooo çok kazanmışsın acuh da bana ver" diyor. olm %1le aldığım malı %10la sattırıp sanki çok para kazanmışım gibi gösteren sensin, sonra gelip ciddi ciddi gelip bundan bir de vergi alan sensin bu nasıl iş? madem öyle önce bu dengesizliğe ve adaletsizliğe ötsün kuşunuz.
    hayatında bi ske derman olamamış tipler gelmiş burda bozuk gt gibi ötüp duruyor. gitmeyin olm siz mekana zaten. kaldı ki sizin gibilerden kazanmıyor zaten esnaf para, parazitten başka bir şey değilsiniz siz.
  • başlık 2021'de açılmış. dolayısıyla da esnaf ve restoranlar 2-3 yıldır milleti düdüklüyor gibi bir düşünce hakim insanlarda. halbuki bu uzun zamandır böyleydi. 2018 sonrası artan enflasyon ve ekonomik çöküş bunu görünür ve hissedilir kıldı.

    uygun fiyatlı restoran deyince salaş mekan, esnaf lokantası ve öğrenci işi kafe vardı önceden. bunlar uygun fiyatlıydı ama bunlar 15 yıl kadar önce öldü zaten. bunlar harici mekanlar gene aynı kafaydı. keza esnaf da aynı kafadaydı. bunlar yüksek kar ile çalışan işletmeler çok uzun zamandır.
    peki ne oldu da insanların isyan edeceği noktaya geldi işler?

    2024'te asgari ücrete %50 zam yapıldı. esnaf için maliyet artışı
    çalışan: %50
    kira > %25
    elektrik su benzin stopaj diğer ek maliyetler toplamda > %100

    esnaf ve restoranlar ise bu yüksek kar marjından olmak istemediler hiç bir zaman. haliyle de bu maliyetlerden sonra kendilerine aynı oranda kar bırakacak şekilde fiyatları ayarladılar. bu karlılık oranını korumak için belirlenen yeni fiyatlar da haliyle çok uçuk oldu.

    asgari ücret üzerinden bir karşılaştırma yapalım. esnaf asgari ücretin on katını kendine uygun bir kar gibi görüyor varsayalım.

    2017 yılında asgari ücret %8 lik artışla 1404 tl olmuş. esnafımızın da maliyetleri yukarıda örneklendirdiğim kalemler ve oranlarda buna paralel oranda arttı. esnaf da bu artışla aylık 14.000 net kazanç sağlama hedefini tutturacağı şekilde zam yaptı. tabi enflasyon düşük olunca bu artış fark edilir olmadı. 2017 yılında starbucksta filtre kahve 6,25 miş. ( tık ) bu kahvenin maliyeti 60 kuruştan fazla değildi o zamanlar. (esnaf dedin neden starbucks örneği verdin demeyin, ülke bazında sabit fiyatlı olan, tüm şubelerde belli bir ölçü standardında çalışan ve eski tarihli fiyatlara ulaşması kolay olan bir firma starbucks. haliyle de eski/yeni fiyat karşılaştırması yapmak daha kolay)

    2024 asgari ücret zammı %50 artış ile 17.000 tl. esnafımız aylık 170.000 tl kar odaklı çalışıyor. yani 2017'ye oranla 12 katı (%1200). starbucksta ise aynı kahve 68tl ( tık tık ) yani 11 katı (%1100) olmuş. zammın %8 den %50 ye çıktığını düşünürsek esnaf maliyetleri sebebiyle 11 ve 12 kat birbirine yakın ve kabul edilebilir artışlar diyebiliriz. bu arada 68liralık kahvenin maliyeti 6 liradan fazla değildir.

    burada esnafı ve zamları savunuyorum gibi görmeyin beni. esnaf uzun zamandır aynı kazıkçı esnaf diyorum. 2017de de aynı oranda kar marjıyla satıyordu 2024te de aynı kar marjında devam ediyor. yıllık enflasyon %68, asgari ücret artışı %50 olunca haliyle esnafın tüm maliyet kalemleri de orantılı olarak arttı. bizim gelirimiz ise tüm bu maliyet artışı kadar yükselmedi. esnaf ve restoranlar da yüksek kar marjından feragat etmek istemediği için artışlar daha çok göze batar ve hissedilir oldu.

    esnaf neden bu kadar yüksek kar marjı ile çalışıyor diye sormayın zira bu sorunun muhatabı ben değilim, ama fikrimi paylaşabilirim; asgari ücretlinin 17 bin aldığı, aşçı/fırıncı gibi daha kalifiye çalışanların 35-40 binden aşağıya çalışmadığı bir sektörde işletmeci 100-150 bin lira kar için yüksek maliyet yapıp risk alarak işletme açmaz bence. türk insanının aç gözlülüğü ve fırsatı kaçırmama huyu da düşünülünce mevcut durumumuza geliyoruz.

    özetle, şu anki yüksek fiyatların sebebi enflasyon. esnaf 10 sene önce bizi nasıl düdüklüyorsa aynı viteste düdüklemeye devam ediyor. 10 sene önce 5 cm olan kazık bize pek de kazık gibi görünmezken şimdi 50 cmlik bir kazık olduğu için yok artık diyoruz. halbuki kazık o zaman da kazıktı.
  • e-devlet üzerinden hes koduna benzer bir şekilde kopyalanamaz ve sürekli değişen kodlar üreten bir uygulama yapılsın , her vatandaş o kodu okutunca haftada 1 kere ücretsiz 1,2 çay- kahve içme hakkına sahip olsun. hangi işletme ne kadar kod okutmuşsa o kadar vergisinden düşülsün . her kafe günlük min. 50 kişiye bu şekilde hizmet vermelidir. kotasını dolduran işletmeler , harita üzerinde civardaki korona hastalarını gösteren e devlet uygulaması '' yanımda '' uygulamasına benzer bir uygulamadan hangi kafe kotasını doldurmuş ? hangi kafede müsaitlik var ? diye takip edebilir. bu proje öncelikli olarak öğrenciler , geliri olmayan işsizler , emekliler ve asgari ücretliler için işleme alınabilinir.

    millet bahçeleri, belediye sosyal tesisleri ve normal kafeteryalarda gayette uygulanabilinir.

    devlet haftada 1 vatandaşına çay ısmarlasın yani :d

    (bkz: #138105849)
  • sosyalleşme ya da boş vakit geçirme yönünden son derece kısır bir toplumuz. ve bu da elimizdeki alternatifleri son derece daraltıyor. bunun neden böyle olduğunun arka planına kısaca değineceğim ama şunu da belirtmeliyim ki, sosyalleşme ya da evden dışarıda vakit geçirme denince akla ilk ve çoğu zaman tek gelen şeyin kafe, restoran, bar, pub ve benzeri para karşılığında hizmet satan yapay mekanlar olması gerçekten de son derece acı.

    mekan insan davranışlarını etkilediği gibi insan davranışları, ya da insanların veyahut da belirli bir tüketim yönelimine sahip sınıfın mekandan kolektif olarak beklentileri de mekanı değiştiriyor. ben evli ve çocuklu birisi olarak boş vaktimi yukarıda tanımını vermiş bulunduğum yapay bir mekanda harcamak durumunda kalmışsam mesela ilk olarak çocuklarımın da aynı mekanda güvenli ve mutlu bir şekilde vakit geçirmesini isterim ve mekandan beklentim de bu yöndedir. ve yaşadığım kentte bu kriterlere uyan mekanlar bulamıyorsam da alternatif arayışına girerim. ve benim gibi de çok sayıda insan varken, mekan sahipleri de bunu düşünür ve müşteri çekmek için buna yönelik çözümler sunar. ya da pilsan* sponsorluğunda çözüm sunuyormuş gibi yapar

    şimdi çoğunuz yirmilerinin başında öğrencilersiniz ve sizin ilk paragrafta daraltmış olduğum tanımla mekandan beklentileriniz de güvenli ve huzurlu bir ortam, güler yüzlü ve kaliteli hizmet, ulaşılabilirlik yani metroya otobüse yakınlık ve uygun fiyat gibi şeylerdir. öyledir yani biz de öğrenci olduk üniversite okuduk. bu sebeptendir ki aslanım, peyote** ve benzerleri gibi yerler varken gidip de divan otel'de takılmazdık. ve o zamanlar, takribi 2003-2008 arası diyelim, okuldan çıkıp iki bira eşliğinde muhabbet etmek bildiğiniz ucuz ve sıradan bir şeydi. şimdilerde sanırım öyle değilmiş çünkü dışarıda yiyip içmeyi keseli çok oldu.

    ne diyordum? heh mekan. sosyalleşme konusunda kısırlığımızın en önemli sebeplerinden birisi de içinde yaşadığımız kentlerin bize alternatif sosyalleşme olanakları sunmaması. onu da mı düşünecekler diyenler çıkabilir ve ben de derim ki, evet, kent yönetimleri bunu da düşünmek zorunda ki zaten bunu azıcık da olsa düşünen, yani özellikle gençlerin taleplerine yönelik hizmet ve çözümler üreten yönetimler son yerel seçimlerde mükafatlarını aldılar.

    kent yönetimi senin vatandaş olarak en doğal hakkın ya da ihtiyacın olan rekreasyonel faaliyetlerin için mekan planlaması yapmıyorsa da bunu sen talep edeceksin. ancak bunun için de senin alternatif arayışın olmalı ve senin gibi düşünen insanları bulup sayıca çoğalmalısın. bu da minik kulüpler topluluklar, komünitleler kurarak olur.

    sen ama dışarı çıkmak denince aklına ilk gelen kafe restoran gibi yapay mekanlar olunca ve senden de yüz binlercesi aynı mekandan aynı şeyi talep edince, kent yönetimi de buna yönelik hizmet sağlar ve mekan da buna göre şekillenir. sonra barlar sokağı kafeler sokağı nargileciler sokağı kumpirciler sokağı gibi saçma sapan, yan yana dizilmiş ama aynı hizmeti veren işletmeler mekanı işgal eder ve kendi aralarında rekabete girdiklerinden ve bunun yanında müşterinin alternatifi olmadığını bildiklerinden, hizmet ve çalışan kalitesini istedikleri gibi düşürüp fiyatları da istedikleri gibi ayarlarlar. barlar sokağı ya da kahveciler caddesi dediğimiz şeyler ilk bakışta rekabet yaratacakmış gibi dursa da sonunda bunun tam tersini, tekelleşmeyi körükler. halbuki hizmeti satın alan velinimet sensin ve senin talep ve tercihlerin önemli olmalıdır ama bunun tam tersi olur ve ortaya bildiğiniz sikik esnaf dayanışması, sonrasında da mafyalaşma çeteleşme çıkar. sonra gelir burada yakınırsınız mekana almadılar kötü davrandılar köpek çektiler ya da tartaklayıp dövdüler...

    sen halbuki azıcık alternatif arasan, mesela doğada, mekan parası ödenmeden yapılan aktiviteler gibi şeylere yönelsen her şey farklı olabilir. atıyorum bir bisiklet topluluğu kurarsın ya da gider var olan bir topluluğa katılır, onların aktivitelerine gidersin ve görürsün ki alternatif sosyalleşme olanakları vardır ve bunu arayıp da bulan yine tahmin edemeyeceğin kadar birey vardır.

    bisiklet olmaz doğa yürüyüşü olur. o olmaz avcılık toplulukları, sanat, edebiyat, kültür toplulukları, spor toplulukları, üniversite kulüpleri ya da insanların boş vakitlerinde yapabilecekleri ve bunu belirli bir grup içinde icra edebilecekleri ve aslında bu şekilde komüniteleşip belirli bir sosyal ağırlığa ve politik potansiyele dönüşebilecekleri topluluklar olur. bu şekilde kent yönetimlerinin ve o kentin sakinlerinin de dikkatini çeker, zamanla saygısını kazanırsın, çünkü sen artık koca bir grubun üyesisin.

    mersin bisikletli gezginler diye bir dernek var mesela burada, hafta sonları falan kimi zaman yüz bisikletli bir araya gelip turlar düzenliyorlar ve bunu on beş yıldır falan yapıyorlar. ve bu sayede artık belirli bir komünite olarak kent içinde belirli bir bilinirlikleri ve ağırlıkları var. ve hatta tour of mersin'in düzenlenmesinde de bu derneğin büyük katkısı ve emeği var. ve bunu kent yönetimi de görüyor ve buna göre hizmet üretiyor. her ne kadar tasarımları planlamaları hatalı falan olsa da her yerde bisiklet yolları var artık.

    mersin doğa gezginleri var mesela, her pazar toplanıp dağlarda ormanlarda yürüyüş, piknik falan yapıyor, fotoğraf falan çekiyorlar. benin bildiğim daha başka topluluklar da vardır sosyal medyadan falan organize olan.

    tabii ki bu tür şeyler burada hala emekleme aşamasında ve bunların mekana yansımaları da henüz dikkat çekici düzeyde değil, ancak potansiyel çok büyük ve kent yönetimi de bunun farkında ve şimdilik istekli ve iyi niyetli görünüyor.

    toparlamak gerekirse. sen sosyalleşmek için alternatife sahip olursan ve kendin gibi insanları bulursan, yani kalabalıklaşıp dikkat çekersen, mekan da senin hayatını kolaylaştırmak için şekillenir ya da mekandan payını en uygun fiyata ve belki de herhangi bir ücret ödemeden alırsın. ama yok bu kafelere bistrolara siksoklara yüzbinler ölçeğinde tamah edersen mekan da bunlara göre şekillenir. mekan bu işletmeciler tarafından işgal edilir, kaldırımlara masa atılır, her boşluk otoparka çevrilir, 80 iq'lu kekolardan vale orduları kurulur ve bunlar kendilerini mekanın sahibi görüp o muhitte yargı dağıtırlar. tesadüfen oralarda bir yerlerde işin olur ama sokakta yürüyemezsin, araban varsa park edemezsin. kısaca, çok zor elde edilmiş ve son derece kıt paranla rezil olur çıldırırsın.

    (bkz: #163624542)
    (bkz: #163736396)
  • hiç farketmiyor, ya çok zenginiz ya da neyimiz var neyimiz yok cafe ve restoranlarda yiyip içiyoruz. çünkü mekanlar full dolu.
  • ekonomik kriz arttıkça, insanların alım gücü düştükçe ve birikim yapamadıkça cafe ve restoranlar gibi eğlenip kafa dağıtma aktivitelerine yönelim de artıyor. bu yönelim arttıkça da krizi bahane edip fırsatçılık yapan orospu çocukları artıyor. böyle saçma bir döngünün içine girdik. protesto bilincimiz olmadığı için bu fiyatlat çıldırtmaya devam edecek. 500 kişi protesto etse sonraki gün başka 500 koyun o mekanları doldurur. maalesef durum böyle.
47 entry daha
hesabın var mı? giriş yap