hesabın var mı? giriş yap

  • kafkavari bir atmosferin olduğunu düşündüğüm filmdi.sürekli anlamsız bir çabayla birşeylerin çevresinde ne yapacağını bilemeden yabancılaşmış bir halde dolaşmak...sıradışılığın sıradanlaşması,teslimiyet ve sonu itibariyle bitmemiş hissi...sonuç itibariyle son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biriydi...

  • bugün destek noktasında büzülme olursa foldları open, checkleri close, bobları wait yapmasını beklediğim borsa. ayrıca hisse senetlerindeki yapay çoğalmadan ortaya çıkan sonuçlardan sonra yapılacak olan satış bizi orta düzeyde fall yapmaya yöneltebilir, o konuya çok dikkat etmek lazım.

    nasıl olsa kimse bir bok anlamıyor.

  • adam o kadar gerizekalı ki genel seçimleri bile darbe girişimi sayıyor. haziran'daki darbe girişimi ne lan? genel seçim o, hıyar.

    ayrıca, 13 yıldır iktidarda olup hiçbir şeyden mesul olmamak neyin kafası anlamıyorum. adam elinden gelse ekonomik krizi de inönü'nün chp'sine yükleyecek.

    bu kadar beyinsiz olmak için ne yiyip içiyorsunuz kuzum?

  • çocukken ışıklı ayakkabıya sahip olanların fazlasıyla zengin olduğunu düşünürdüm.
    bir gün babama ne zaman zengin oluruz dedim, yarın dedi.
    inandım, yemin ederim inandım.
    sabah kalkarken zengin olacağımızı düşünerek uyandım güne.
    belki dedim ışıklı ayakkabım olur.
    olmadı, hiç bir şey değişmemişti.
    iki katlı bir evde oturuyorduk, müstakil bir ev.
    evin tek erkek çocuğu olduğum için şımartılmam gerekiyordu ama durumumuz yoktu.
    bende kendimi şımartmak için, alt kattaki odaya taşınıp, kendime genç odası yaptım
    yalnız ne oda ama..
    öyle ferrari genç odası takımı yok, somya üzerinde uyuyorum.
    oyuncaklarım yok ki, somyanın altındaki mavi leğene doldurayım.
    gazeteden kuponla elektrikli bir soba biriktirmiştim, yalnız çok şaşalı ha..
    odun maketleri vardı, şömine havası yaratıyordu.
    velhasıl uzun bir aradan sonra babama aynı soruyu tekrar sordum, baba dedim ne zaman zengin oluruz?
    odama baktı, bana baktı, sobaya baktı.
    kaloriferli bir evde oturursak o gün zengin oluruz dedi.
    askere gidip geldim yeni bir eve taşındık, güneş enerjisi var kaloliferi var..
    gittim yanına, can alıcı soruyu sordum..
    baba dedim zengin olduk mu?
    ev bizim olsaydı zengin olurduk dedi.
    babam sanki bilge bende öğrencisiyim, sürekli beni cevapları tokatlıyordu. zaten ışıklı ayakkabıda alamamıştık.
    otuzuma yaklaşırken, ev aldı babam.
    inşaat halinde, onunca katta bir daire, haftada bir gün çıkıp eve bakıyoruz.
    babam bakıp seviniyor, ben çıktığım merdiven basamakları nedeniyle söyleniyorum.
    baba dedim zenginlik zormuş, fakirken iyiydi..
    gel zaman git zaman evimize taşındık, kendi evimiz.
    kendi odam, baza üzerinde uyuyorum, gençliğimin rüyası masaüstü bilgisayarım ayrıca elbiselerimi koyacağım şahsıma ait dolabım var.
    baba dedim, zengin olduk mu ?
    bilge vermiş cevabını ; oğlum biz zaten hep zengindik.
    biz gerçek bir aileydik, hayallerimiz vardı, mutlu bir dünyamız.
    her şey çok zordu, ama bir o kadar güzeldi.
    baba dedim gariban edebiyatı yapma,
    şimdi biz zengin miyiz değil miyiz?
    ben direndim o devam ettirdi,
    kendi evin olsun, zengin olursun dedi.
    babamı trafik kazasında kaybettim, trafik sigortası kaza nedeniyle tazminat ödedi.
    annem aldığı tazminatı bana verip kendime ev almamı istedi.
    şimdi bir evim var,
    ama zengin olduk mu diye sorabileceğim babam yok.
    benim zenginlikten anladığım, vallahi de billahi'de beraber gülebileceğin bir ailem olmasıydı.
    küçük dünyanızda mutlu olmaktı, bağlılıktı ve sevmekti en fazla.

  • ahanda en uyuz olduğum müşteri tipi gel hele keke gel bak ne anlatıcam şimdi. te yazın ramazan bayramı haftası diye siparişi yüklü girdik 2 tır geldi. o malları atana kadar canımız çıktı. ardından her yeri domestosla cifle dip köşe bucak temizledik. temizlik arabamız var 3-4 tur dönmüşümdür. herşey bitti tam kasaya geçicem o da ne müşterinin biri geldi yerler cips içinde herkes basıyor süpürge varsa süpürün yazık dedi. lan dedim ne cipsi amk 1 saattir temizlik yaptım her yer cillop demeye kalmadan ne göreyim abartmıyorum ekmek dolabının ordan içecek reyonuna kadar yaklaşık 30-40 adım yerler cips kırıntıları.

    ama nası çıldırdım nası gözüm döndü bulsam yapanı orada sikicem o sinirle. neyse 10 dakkada süpürüp temizledim söylene söylene ama sesli söyleniyorum ki şayet duyuyorsa utansın pezevenk yok efendim nerdeee bunların ar damarı çatlamış ar damarı. kasaya geldim bir araba yanaştı elinde bomboş cips paketini uzattı "ben bunu yödim göçsene gasadan" bi de böyle parmağını ağzına sokup dişinin kenarında kalan cipsleri de yiyo herif gözlerimde etna yanardağı patladı amk şimdi ben bu sığıra neyi anlatacam da anlayacak olm. o günden beri adamın adı yaban kaldı. mına kodumun keltoşu. kel sözlük yazarlarını tenzih ederim sözüm size değil canlar.

  • 60 liraya yazdığım ürüne pezeveng yazmış:

    "merhaba 30 lira diyelim el sıkışalım inşallah yarın gelir alırım"

    puşt herif sanki bende malı 30 liraya satacağım adamı dört gözle arıyordum.

    bende yazdım "sana 120 tl"

  • aynı gemidecilere bi lafım var.

    niye lan?

    şimdi siz seçim sonrası dışarıda ateş ederken birikimlerini dolara yatıran ben, kurun yükselişine sevinmeyeyim çünkü aynı gemideyiz öyle mi?

    ahahhaa yarrağımın başı aynı gemideyiz.

    siz eşşşek gibi çalışacaksınız, beni besleyeceksiniz bundan sonra.

    kilosu 3 liradan 2 kilo patates pişirin, bi hafta yiyin.
    işiniz ne?

    alışıksınız nasıl olsa.

    tanım: svihs

  • benim inandigim din olan zutturizm'de elma almak haramdir!!! tanri elmayi haram, armutu da helal kilmistir.

    simdi iki secenek var.

    1) manava gidiyorum. manava elma almak istedigimi soyluyorum. manav da bana kirmizi yuvarlak meyveler veriyor. bu haramdir!!

    2) zutturist manava gidiyorum. manava elma almak istedigimi soyluyorum. manav bana elmanin haram oldugunu ama armut satabilecegini soyluyor. tamam diyorum. manav bana kirmizi yuvarlak meyveler veriyor ve bunlarin adinin armut oldugunu soyluyor.

    benim icin degisen bir sey var mi? yok. her iki halde de kirmizi yuvarlak meyveler yiyorum. manav icin degisen bir sey var mi? her iki halde de kirmizi yuvarlak meyveler satarak ayni parayi kazaniyor.

    ama iste bu yedigim armuttur. helaldir!!

    tekrar soyluyorum, tanri armutu helal, elmayi haram kilmistir.

    salam ve duga ile.

  • görsel
    amerika'da zenci başkan obama iki dönem görev yaptı, şimdi de hem "ilk kadın hem de zenci başkan yardımcısı olması lazım artık, rezalet" diye bunu aday yaptılar. yalınız dram o ki obama da bu kamile abla da bildiğiniz amerikan zencisi değil (african american dedikleri ataları köle falan olan). malum obama'nın babası amerikanın zencilerinden değildi amerikaya okumaya gelmiş ve obama'ya babalık yapmadan geri dönmüş (bakan bürokrat falan olmuş) kenyalı bir öğrenci idi, anası da beyaz, annesinin ailesi büyütmüştü, beyaz bir ailede büyüyen melez.. şimdi biden'ın başkan yardımcısı adayı kamala harris'in annesi hintli prof, babası da jamaikalı prof 1960 larda gelmişler. bu arkadaş da amerikan zencisi değil, onlar gibi atalarının abd'de köle geçmişi falan yok. bu çok dramatik aslında. bu şekil aslî, "yerli ve milli amerikan zencilerinden de artık seçilsin bi tane" diye düzgün, politik bağlantıları olan bir kişi bile çıkamıyor hala. hele kamala abla türkiye'ye gelse birçok yerde kimse zenci demez öyle melez. italya ispanya da falan da ortama karışır. o kadar esmer kişi çok.

    şunu da söylemek lazım ki, amerikan ırk algısı bu insanları kimlik olarak direkt zenci cemaatinin toplumunun bir parçası yapıyor, onun içine itiyor, ilk çocukluk gençlikle beraber. beyaz toplum, "bu kamala beyaz gibi zaten melez, okumuş aile çocuğu bizden sayılır" demiyor, yani bu insanların kişisel hayat hikayeleri, ne kadar iyi eğitimli gelir düzeyleri yüksek, hayatları elit olsa da eninde sonunda zenci kimliği ile yoğruluyor, o açıdan farkları yok. ama standart amerikan zencisindeki aileden gelen bir öğrenilmiş çaresizlik ve eğitim/iş/siyasi hayatta kendine yer hak görmeme gibi bir tutuklukları, gücenmişlikleri de yok, hem aileden gelen maddi/sosyal imkanlar var, yollar önlerinde daha açık hem de kendilerini sınırlanmış görmüyorlar. sayın cumhurbaşkanının dediği gibi düşünmezsen kürt sorunu yoktura gelmeyeyim ama öyle görmeyince yollar da bu akıllı eğitimli zencilere daha fazla açılıyor. 40 milyon normal amerikan zencisinin hala 38 milyonunda okuyalım, kariyer yapalım, iş kuralım bu ülke bizim kafası yok, bu noktaya gelemiyorlar nesillerden beri tevarüs edil(eme)miş, maddi ve sosyal sermaye yokluğu, motivasyon eksikliği, "bize yedirmezler", "basketçi rapçi değilsen bizim hayatımız zenci mahallesinde" kafası var. abd'ye yeni gelmiş evinde kuşdili ingilizce konuşulan 0. nesil jamaikalı ise okuyor çalışıyor ortalığın tozunu atabiliyor. neyse konu uzadı, bu arada kendisi obama'dan da hilari'den de öte pro-israil bir "bayan". zaten öyle olmak zorunda. (edit: israil konusunda şu linkte israil'e kayıtsız şartsız destek vereceğiz demokrat cumhuriyetçi partiden bağımsız olarak... falan diyor: https://twitter.com/…ski/status/1293284859960598528)

  • savunmayı iddia makamı ile fiziksel olarak eşitleyecegiz dedi ya, helaaaaaal

    kendi allah zanneden 23 yaşındaki akp savcıları şokta.

    biraz açmak gerekirse;

    mevcut hukuk sistemimiz neredeyse tamamen hakim ve savcılar yani iddia ve karar makamı üzerine kurulu. ve hakim ve savcılar sanki aynı işi yapıyorlarmis gibi muamele görüyor. hakimler ve savcilar kurulu gibi. (aynı kurulda temsil ediliyorlar) hakim ve savcıligin kura ile belirlenmesi, özlük haklarının görece çok daha iyi olması. bütün bunlar kenarda dururken yargının üçüncü ayağı, dayanağı olan savunma makamı, yani avukatlik tabiri caizse it muamelesi görüyor. devlet avukatlari hor görüyor. örneğin bir duruşma salonunda hakim ve savcı aslında bir ceza dosyasında karşı karşıya dahi olabilecekken (savcı sanığın beraatini isteyebilir hakim ceza verir veya tam tersi) bu iki makam yanyana oturuyor. sanki birbirilerinden bağımsız değilmiş gibi. üstelik bu ikisi kürsüde yüksekte otururken avukat onların asagisinda oturuyor. çok kisa ve yüzeysel açıkladım ama hakim ve savcıların tek parça ve birleşik bir enstrümanmis gibi görünüm vermesi (fiilen öyle aslında çünkü hepsini hükümet mülakatla akpliler arasindan atıyor, avukatlarda böyle bir durum yoktu ikinci barolarla iktidar barolar kurulmuş oldu) yargının bağımsızlığı önünde en büyük engellerden biri. bu yüzden bu söylediklerini yaparlarsa ceza yargılamasinda çok daha adil duruşmalar görebiliriz. mevcut sistemde hakimler ile savcılar ahbap, avukat da onların tekerine comak sokan bir düşman.

  • kiraya yüzde 25 artış sınırı aslında kiraların artmasına sebep olan şeylerden biri. ankara için konuşuyorum eryaman bölgesinde 2 sene evvel güzel 4+1 evler
    2.5-3 bin civarındaydi. şimdi iki sene toplamda yüze 200 enflasyon olsa bu evin kirası 10-12 olacaktı. ama hükumet bh yüzde 25 sınırı koyunca boş ev sahipleri nasıl olsa kiraya verince arttırmayız diye düşünüp evlere daha fazla zam yaptılar şu an 20-25 oldu aynı evler. şimdi ortada söyle saçma bir durum var bu ev kiraları aşırı artarken aynı apartmanda iki senedir kriaci olan adam iki kere yüzde 25 ile 5 bin lira kira ödüyor. aynı apartman aynı tip daireler biri 25 bin lira diğeri 5 bin lira. ikisinde de ev sahibi kiracı arasında problem var. sizin yapacağınız iş de kendinize benzer aynı kur korumalı sistem gibi bu da işleri daha çok karıştırdı.