• 3 kasım 2002 erken genel seçimleri öncesindeki yaklaşık 10 yıllık süreçte yaşananları, tüketim toplumu hüviyetimizi daha da sıkı benimsediğimizden midir bilmem, son 1-2 ay içinde yeniden yaşıyor gibiyiz. ve üzülerek görüyorum ki aynı oyunlara geliyor, kurulan mükemmel planlara aynı aymazlıkla, kahramanlık türküleri eşliğinde yürüyoruz. ulusal olduğunu iddia eden güçler, yorum yapma yetisi kaybolmuş, kime inanacağını kime güveneceğini şaşırmış büyük bir halkı, kendi elleri ile yeniden aynı odaklara sürüklemekteler. çok büyük fırsatlar kaçıran vatansever cephenin sözde öncüleri, 5 yıl boyunca çapsızlık ve bilinçsizliklerini geliştirmekten öteye gidemediklerini son 2 gün içinde yeniden gösterdiler. karşılarında ise 4.5 yıldır hükümette olmasına rağmen tabanlarının hiçbir inanç sorununa çare olma konusunda icraat ortaya koyamamış, sadece milli birlik ve beraberlik, ulusal egemenlik konularında kendi dünya görüşlerinin gereğini yapmakla yetinmiş, içyüzleri tüm halkımız tarafından çok iyi bilinen güçlerce eşi benzeri görülmemiş şekilde desteklenen içi boş bir kadro var. kısaca buraya nasıl gelindiğine bakarsak:

    akp hükümeti yerine belki de akp projesi demek daha doğru zira gayri milli hedefler için ulusal düşünceyle maddi manevi herhangi bir bağı olamayacak bir ekip gerekiyordu ve çok da zorlanılmadı. medyanın ve uluslararası sermayenin de desteği ile çok acıklı fotoromanlar hazırlandı. hz yusuf kıssaları köşe yazılarına taşındı. anadolu’nun muhafazakar temiz halkı, konuşması, yaşamı, şu ana kadar kendisinin devlet kapılarında çektiklerinin benzerini çekmesi vs yönleri ile kendisine yakın bulduğu bu adama sahip çıktı. aynı dönemde, her gece açık oturumlarda nur serter’ler, vural savaş’lar, nuh mete yüksel’ler konya’lı, mardin’li, muğla’lı teyzemin, amcamın yüreğini yakan, onların dünya görüşünü, inançlarını aşağılayan demeçler veriyorlardı. sermaye çevreleri ise olan biteni ellerini ovuşturarak seyrediyordu. ortalıkta alternatiflerin gezinmesine de izin verilmiyordu. sonuçta beklenen oldu ve sözde mazlumlar zulme son vermek üzere sözde hakim güçlere galip gelerek parlamentoya kuruldular.

    fakat birleşik devletler icazetli bu kadro bir türlü büşra ablamın türban sorunu, mehmet amcamın cuma namazı mesaisi sorunu, şukufe teyzemin zina kanunu endişesi gibi konularda kılını oynatmıyordu.

    ulus kavramını ideolojik olarak zaten sakıncalı ve din dışı olarak gören, ümmetçi -dünya vatandaşı bu kadro bir taraftan da hükümetteki yerini sağlamlaştırmak için bir meşruiyet arayışında idi. modern zamanların meşruiyet timsali 3 sacayağına da dayanmaya çalıştılar. sermaye, abd ve israil...

    sermayeyi ab süreci, gümrük birliği, kıbrıs konularında, abd/israil ikilisini de kuzey ırak, petrol boru hatları politikaları ile tatmin etmeye çalışan proje çalışanları, ne zaman gerçekten iktidar olacaklarını bir türlü kestirememekte idiler... gerçi biraz palazlandıktan sonra birkaç defa zina konusunda ses çıkaracak gibi oldular ama bir anda etrafta dolaşmaya başlayan gulbeddin hikmetyar ve rte temalı fotoğraflarla ağızlarının payını aldılar...

    yani daha çok vermeleri, sadakatlerine daha çok inandırmaları gerekmekteydi! sonuç olarak türbanmış, camiymiş böyle işleri uzun süreliğine rafa kaldırıp, dış destekçileri ile birlikte öncelikle ulusal sermaye, devlet sermayesi ve ulusal kuvvetleri ( tsk , emniyet , mit ) zayıf düşürüp rejim konusundaki düşüncelerini hayli sonraya ertelemek gerektiğine iyice vakıf oldular. sadece kadrolaşmayla idare ettiler. laiklik ilkesi konusunda kayda değer herhangi bir eylem ortaya koymama yoluna kesinlikle gönüllü gittiler ve bu konuda belki de en dikkatli hükümetlerden biri oldukları rahatlıkla söylenebilir...

    ancak bu sırada atatürk ilkelerinin diğerleri tamamen darmadağın edilmekteydi. cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri ziyafetin sonuna saklanmak kaydı ile öncelikle halkçılık ve devletçilik ilkeleri ilk 2 yıl içinde paramparça edilirken, milliyetçilik ve devrimcilik ilkeleri bambaşka anlamlar kazanmıştı artık! ulusal egemenlik kavramı korkunç bir talanın elinde yok olurken, kıbrıs, kerkük, terör sorunları tbmm dışında görüşülen konular haline gelmişti.
    sadabat paktını geçekleştirmiş bir ülkenin başbakanı bop eş başkanı olarak ispanyol bir başka palyaço ile ortadoğu turlarına çıkıyordu. vatanına düşman sermayenin ve medyanın isviçre bankalarındaki sermayeleri semiriyor, sıcak para bankalardan damarlarımıza akıyordu. 1000 taksitle bir milyon ekran plazma tv sahibi olmaktan başka amacı ve ideali kalmamış ve dış dünyada itibarı iki paralık olmuş, hedefsiz, vizyonsuz, liderlik iddiasından uzak, işbirlikçi bir işporta devleti haline getirildi koca türkiye cumhuriyeti.

    akp dış politikada, terörle mücadelede, işsizlikle mücadelede, yolsuzlukla mücadelede, kıbrıs’ta, kuzey ırak’ta kaybetmiş ve verdiği sözlerin hiçbirisini yerine getirmemiştir. mahallemdeki rizeli bakkal amca da, konyalı ve 2002 yılının akp parti çalışanı berberim de, ekmek aldığım fırının sahibi antalyalı usta da bu kabul edilemez yürek yakan gidişatın farkındalar.

    fakat 2 gündür ne izliyoruz? akp’yi şu ana kadar yaptıklarından değil de, yapması muhtemel olan eylemlerden dolayı suçlayıp avaz avaz bağıran kasım 2002 öncesi zevatı!!

    akp’yi buralara omuzlarınızda sizler taşıdınız be muhteremler!! herhangi bir semavi!!! dine inanmayan bir vatandaş olarak iddia ediyorum ki, laiklik tartışması yapıyorum diye vatansever muhafazakar anadolu halkının yüreğini incitenler taşımıştır bu projeyi meclise. kanımca imtihalci rektörler, kendini bilmez anayasa mahkemesi başkanları ve bilimsel toplantılardan çok atv haber’de görebildiğimiz hocalar en büyük akp’lidir. tarih ve büyük türk ulusu bu dangalakları asla affetmedi ve affetmeyecektir...
  • akp’nin son kalesi laiklik meselesidir artık. bütün alanlarda kendi söylemleri ile çelişmişler ve halkın desteğini kaybetmişlerdir.
    bu dönemi diğer partilerin ve gerçek vatanseverlerin nasıl kullanacağına göre gidişat belli olacaktır. ancak gördüğüm kadarı ile tv ekranlarından laikliği savunduğunu söyleyen zavallılar sayesinde akp en kısa zamanda şiddetli bir huruç harekatı ile bu son kalesinin etrafındaki kuşatmayı yaracak ve bir erken seçim aymazlığında çok daha güçlenerek işine devam edecektir...
  • (bkz: bi sktir git)

    (bkz: izmir)

    edit: zamanin otesinden geliyorum ve diyorum ki; siz beni yanlis mi anladiniz acep ey bu entry'yi kotuleyenler??? yukaridaki ilk bkz islamistlere itaf edilmistir. ikinci bzk ise (turk) islamistlerin onundeki en buyuk engele...
  • 14 nisan 2007 cumhuriyet mitingi etkinliği hakkında, kayıtsız şartsız neo-liberal sisteme teslimiyet isteyen rezil çıkar çevrelerinin ve paralı askeri gayri milli medyanın yoğun propagandasının ne kadar etkili olduğu gün gibi ortada idi. miting basın ve akp’li veya diğer teslimiyetçi-bölücü politikacılar tarafından sanki inanç, kutsal değerler ve mukaddesat karşıtı bir ateist - agnostik - seküler kalkışma olarak lanse edilmeye çalışıldı. akp'nin pek bir eşitlikçi-pek bir demokratik ya da dimohratik-pek bir çoğulcu ! politikalarına karşı tahammülsüz cumhuriyetçilerin " marjinal eylemlerinden biri daha işte!" söylemi her zamanki gibi gündemdeydi.

    aslında başından beri miting antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı ve ulusal birlik beraberliğin önündeki çok kollu bölücülük tehlikesine dikkat çekmek amaçlı bir uyarı eylemiydi. mitingin öncesindeki ve sonrasındaki basın yayında yer alan yorumlar ve görüntüler de sanki 3 kasım 2002 seçimleri öncesindeki ortamın ufak bir simülasyonuydu. son 4 yılda hiç olmadığı kadar palazlanan doğan medya grubu 'nun malum kalemleri tv kanalları ve makalelerinden hemen hemen aynı portreyi çizdiler. neydi bu porte?!

    “aslında çok geniş ama mazlum bir tabanı olan, halkının inançları ve yaşamı algılayış biçimleri ile barışık, hükümet olmuş ama iktidar olmasına izin verilmemiş mazlum bir akp ve ateist - halkıyla kavgalı - dayatmacı - statükocu - azgın kemalistler...”

    mitinge zaten hepinizin bildiği gibi, tayyip bey’in arka mahallesindeki şen aile kasabı’nın açılış konuşması kadar bile yer verilmemişti. miting sırasındaki konuşmalar ve sloganlardan ise tv başındaki halkın duymasına izin verilen tek slogan “ türkiye laiktir laik kalacak ” sloganları idi. mitingde irtica ve tarikat-siyaset-mafya bağlantılarına da değinildi ancak bu konu bu eylemin esas amacı değildi ve hiç olmadı.

    miting sonrası can dündar’ın “ neden ” ismindeki programına katılan düzenleme komitesi üyelerinden türkiye emekli subaylar derneği (tesud) genel başkanı emekli tümgeneral rıza küçükoğlu , bu etkinliğin sadece add ve chp tarafından organize edilen bir hareket gibi yansıtılmasından program sırasında da rahatsızlığını dile getirmişti.

    küçükoğlu paşa, basın duyurularının bir türlü gazetelerde yayımlanmadığından ve toplantıyı 1 yıl öncesinden beri organize etmekte olan ve bu eylemin fikir babası tesud’dan ve diğer ulusal sivil toplum örgütlerinden hiç bahsedilmemiş olmasını vurgulamıştı.
    kaldı ki zaten ana üstlenici gibi gösterilen add’nin de basın açıklamasına ve kendilerini ifade edebilmelerine, bütün bu hengame sırasında yer ve izin verilmemişti.

    halkın kafasında oluşturulmaya çalışılan kavram aynıydı:

    “ey zavallı türk halkı! sizler üç kuruş ekmek derdinde yaşam savaşı verirken bu paranoyak kemalistler eyvah irtica geliyor diye yine yollara döküldüler. türbanınıza caminize küfredip, anıtkabir’de toplu pagan ayini yapacaklar. bu ateistlerle sizlerin öncelikleri aynı değil. bunların yurtsever söylemlerine kanmayın zira sizler aynı yolun yolcusu değilsiniz ve olamazsınız!..”

    acaba bu söylenenlerin ne kadarı doğruydu? add basın açıklamasına baktığımızda irtica kelimesi bu metnin son cümlesinde geçmekteydi!!
    peki önceki bölümlerde neler mi vardı?
    ulus devletin önemi vardı,
    yaşanan korkunç ekonomik vurgunlar vardı,
    sermayenin yabancılaşması vardı,
    ekonomideki sıcak para ve kırılganlıktan artan endişe vardı,
    işsizlik vardı,
    bölücülük vardı,
    ulusal egemenliğin uluslararası kurumlara aktarımından duyulan endişe vardı,
    yabancı şirketlere toprak ve kit satışı vardı
    daha bir çok ulusal endişe vardı....

    29 nisan 2007 çağlayan mitinginin temelinde de benzer endişeler mevcuttur! endişe bir dünya görüşüne ve ulus devlet karşıtı zihniyetin devletin en mahrem makamlarını işgal etmesi gerçeğinden kaynaklanmaktadır. zira bu kadro, devletin kuruluş prensipleri ile kavgalıdır. bunu defalarca kanuni yollarla da çözmeye çalışmışlardır. ancak burada dikkat edilmesi gereken tek nokta, işi sadece laiklik-inanç meselesine indirgememek, böyle yaparak akp'ye puan kazandırmaya çalışacaklara fırsat vermemek olmalıdır.

    bu miting, son bağımsız türk devleti'nin varlığı ve bütünlüğünün karşısındaki büyük tehditlerin ve bunları tehdit olarak görmeyen işbirlikçi kadroların farkında olduğumuzu ortaya koymak amacıyla düzenlenmiştir. bu mitingdeki adımlarımız ve varlığımız hakkında orada burada bizim adımıza konuşanların bunları dikkkate almalarında fayda var...

    birileri ne kadar engellemeye çalışırsa çalışsın, yüce türk ulusu tarihsel reflekslerini ortaya koymaya başlamıştır. nisan başında yerel bir gazetenin tek satırlık çağrısı ile hiçbir örgüte bağlı olmayan yüzbinlerce antalyalı şehir meydanında toplandı. kaçımızın bu ve bunun gibi eylemlerden haberi oldu? hangi “amiral gemisi” gazetemiz tek satır olsun bunu haber yaptı? o sırada biz “ekonomi çıldırdı, imf’ye sorduk haberler iyi ”, “arap sermayesi ülkemizi ihya edecek”, “ tcdd’den nasıl kurtulmalı?”, “ müjde!!güneydoğu anadolu’yu israil’e hibe edeceğiz” gibi haberler okumaktaydık gazetelerde. ancak ne yazık ki, devekuşlarının kafalarını kuma gömmeleri onları hiçbir zaman avcıların pençesinden kurtaramamıştır...
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap