31 entry daha
  • çok yerinde bir açıklamadır. darbecilere ve heveslilerine verilmiş iyi bir cevaptır. hükümetin iktidarı boyunca gösterdiği en omurgalı duruştur...
  • demokrasiyi öğretecek son makamın şu an görevde olan hükümet olduğunu düşünmem yüzünden sadece mahalle ağızıyla kendinden 2 kat daha iri ve sağlam ağır abiye "dayılanma" olarak kabul ettiğim hareket...
    demokrasi mi?
    ne diyorsunuz siz yahu ? var mıydı ki ? % 35 le mi ? akp ile mi ? hadi oradan...
  • yakin bir zamanda kapatilma ihtimali olan akp'nin ve de onun kurdugu hukumetin kuyrugu dik tutma amacli cikisidir.

    ekleme: bu arada akp'yi ordu degil yargi kapatacak. cunku 4 kusur yillik hukumetleri boyunca ozellestirmelerden tutun da, anayasa'nin degismez ilkelerine karsi olan tutumlarina kadar bu partiyi kapatmaya 100 kere yetecek kadar dosya var. hukumetin gidisi de secim sonrasi olacak. bunu da bu adamlarin yaptigina karsi oldugunu gostermek icin dun ankara'da bugun de istanbul'da sokaga dokulen milyonlar gostermektedir.

    ***

    ekleme: fena yanılmışım... ama bu yanılgının zaman bağlı olduğunu düşünüyorum. yani eninde sonunda insanlar gerçekleri anlayacak.
  • 27 nisan 2007 genelkurmay basin aciklamasi sonrasi hukumetin cikisi denebilir.

    ancak genelkurmayin gerekceleri ve ornekleri ile ayrintili bir sekilde ortaya koydugu duruma dair tek cevap vermeyip bu demokrasiye mudehaledir diye aglayan hukumete, bu cumhuriyeti koruyacagiz ve ne gerekiyorsa yapacagiz demek nasil oluyor da demokrasiye mudahale oluyor diye sormak lazim. cunku cumhuriyeti korumak once hukumetlerin gorevidir.

    yani yiyorsa cikin once gecenin bir korunde turbana sokulup ilahiler okutturulan kucuk kiz cocuklarinin hesabini verin. zaten hukumet anayasa'da yazili gorevlerini yerine getirse, ya da sokaga dokulen milyonlari dinleyip basini iki elinin arasina alip dusunse genelkurmay boyle bir aciklama yapmazdi. ama buradaki asil rahatsizlik yaratan sey demokrasinin zedelenmesi falan degil, gercek niyetlerini gerceklestiremeyecegini anlayan bu zihniyetin yasadigi husrandir, uhuuu cok da yaklasmistik aglayisidir.

    not: genelkurmay aciklamasinda dile getirilen orneklerin bu aciklama sonrasi basina yansimis olmasina da dikkat cekmek istiyorum.
  • halkı sadece sırça köşkte oturup da işine gelmedikçe yok darbe olsun, yok bu parti kapatılsın diye bağıranlardan ibaret sananlara verilmiş bir cevaptır.

    darbe çığırtkanlarına sormak lazım: madem halkın hükümet karşısında olduğunu düşünüyorsun, niye seçimle gitsin demeye cesaretin yok? madem halk sensin, bu adamlara oy veren %34 kim?

    kaldı ki bu adamlar şeriat getirecek olsa avrupa birliği için bu kadar çırpınırlar mı? son beş yılda başını örten bayanların oranı önceki yıllara göre azalmış. böyle mi şeriat getirecekler? ben kendimi bildim bileli bir kısım insanlar "şeriat getirecekler, iran'a dönüşeceğiz" diye konuşup durur. hani arkadaşım? ne zaman ülke dışarıdan güven sağlayan bir konuma gelmeye başlasa "aha irtica hortladı" diye çığırmaya başlayanları hiç anlamıyorum.
  • hükümetin amerika'dan ziyade, muhalefetin (ki ne yazık ki bu siyasi muhalefete aslında hiç karışmaması gereken ordu, yök hatta yargıyı da eklemek zorundayız) hatalarından cesaret alarak yaptığı açıklamadır. belli kesimlerde mevcut iktidarın rejimi değiştirerek şeriat getirmeye çalıştığına dair endişeler vardır, bu yüzden bu iktidar bu kesimlerce devrilmek istenmektedir. fakat bu amaca yönelik atılan adımlar hep yanlıştır. nedir bunlar ve neden yanlıştır? birkaç örnek vereyim:
    1) cumhurbaşkanı abdullah gül olursa başbakanlık, meclis başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı aynı partinin* elinde olacaktır deniyor. bu hem yanlış hem de gereksiz bir önermedir. yanlıştır, çünkü cumhurbaşkanı köşke çıktığı andan itibaren partisiyle ve hükümetle bağını koparır. şimdiye dek böyle olmuştur ve bundan sonra da böyle olacağı varsayılır. bu yüzden siz böyle derseniz onlar da çıkar "cumhurbaşkanı ak partili değildir, tarafsızdır" derler ve demektedirler. aynı zamanda bu önerme gereksizdir, zira tek başına iktidar olmuş bir parti kalkıp da "alın meclis başkanını da siz seçin" veya "buyrun başbakan sizden olsun bakanlıklar bize yeter" demez, diyemez, sistem de dememesini öngörür. en yüksek oyu alıp tek başına iktidar olabilmiş bir parti, mevcut sisteme göre kendi kadrosunu kurmalıdır, doğal olan budur ve bu doğal süreç işlemiştir ve işlemeye devam etmektedir.
    2) "iyi ama bu iktidar %34 (veya %24) oy alarak başa geldi, bizi temsil etmiyor, tek hakim kendisiymiş gibi hareket etmemelidir" deniyor. bunun da cevabı 1. madde ile aynıdır. orada bahsettiklerimi gerçekleştirmesi için bir partinin %100 oy alması gerekmez, böyle bir şey zaten mümkün olamaz. sistem kurulurken de öngörülen, halkın tümünün desteğini alan bir partinin değil, en yüksek oyu alıp tek başına iktidar olmayı başarabilen bir partinin kendi kadrosunu kurması ve böylelikle istikrarlı bir yönetim sergilemesidir. tabii yıllardır koalisyon ve hatta azınlık hükümetleriyle yönetilegeldiğimizden tek parti iktidarı sanki sistemin öngörmediği bir şeymiş gibi geliyor bize. halbuki asıl öngörülen tek parti iktidarıdır, koalisyon ancak istisnai bir şeydir.
    3) "küçücük çocuklara kuran okutuluyor, ilahiler söyletiliyor, başları bağlanıyor" deniyor. kutlu doğum haftası kutlamalarının saçmalıktan, propagandadan, hatta bidattan ibaret olduğunu düşünüyor ve bu uydurma kutlamaya tamamen karşı çıkıyorum, lakin insanlar kendi uydurdukları dini inanışları da kutlama ve yaymaya çalışma hakkına sahiptirler, çocuklarına da bu dini inanışlarını benimsetme hakları vardır. bu yüzden demokraside bu kutlamaların engellenmesi söz konusu olamaz. asıl sorun, bazı ilçe belediyelerinin milli eğitim müdürlüklerine bu kutlamalara katılma çağrısı yapmış olmasıdır, devletin okullarının bu işe karıştırılmasıdır. (genelkurmay'ın da doğru bir biçimde dile getirdiği gibi.) bu ilçe belediye başkanlarının derhal cezalandırılması gerekir. fakat bu yanlışlar, zorlamalar hükümete mal edilemez, zira hükümetin bu konuda bir baskısı olmamış, aksine gerekli soruşturmaları açmıştır ve olayı yargıya intikal ettirmişlerdir. yargı bağımsız ve güvenilir bir kurum olduğuna göre elbette olayı çözecektir. hükümetten de daha fazlasını yapması beklenmemelidir, aksi halde onlar da çıkıp "biz soruşturmayı açtık daha ne istiyorsunuz?" derler ve demektedirler. şeriat getirmek isteyen bir iktidarın bunu, iktidarının son yılında küçük belediyeler aracılığıyla çocuklara ilahi söyleterek gerçekleştireceğini zannedenlere ise bu naifliklerinden uzaklaşıp biraz gerçekçi olmalarını tavsiye ediyorum. mevcut iktidarın 23 nisan'ı gölgemek istemesi ise mantıksızdır, zira 23 nisan cumhuriyetten de öncesine işaret eden, kurtuluş savaşıyla, demokrasiyle birlikte anılan, mevcut iktidarın da başa gelmesini sağlamış olan kutsal, ve çocuklara armağan edilmiş oluşu itibariyle de sevimli bir bayramdır.
    bu 3 maddede asıl dile getirmek istediğim şey, devrilmek istenen iktidara yanlış ve zayıf çelmeler takılıyor oluşudur. planlarını kanuna, nizama, demokrasiye göre kurmuş bir iktidarı siz topla tüfekle yahut halkı ikiye bölüp bir kısmının diğerinden ölesiye korkmasını sağlayıp oy toplamaya çalışarak gerçekleştiremezsiniz. zira bu "çözüm"ler kargaşa, kutuplaşma ve haksızlıkları da beraberinde getirir. bu yüzden ne kısa vadede ne de uzun vadede yeterince etkili olamaz.
    milli görüş gibi ülke şartlarına ters, çağdışı bir görüşten gelip de demokrasiyi mükemmel bir şekilde hazmetmiş, avrupa birliğiyle ilişkileri geliştirmiş, liberal ekonomiyi uygulamaya başlamış, yollar köprüler yapmış, 20 yıldır bekleyen projeleri tekrar hayata geçirip bitirebilmiş, kısacası değişip gelişmiş, şartlara uyum sağlamış bir iktidarın karşısına yıllardır değişmemiş sloganlarla çıkar, şeriat gelmesin diye liberalizme ve ab sürecine çelme takar, halkın büyük bir kesimine hakaretler ederek onları karşı cepheye itip kendinizden uzaklaştırır ve öfkelendirirseniz (burada başörtüsünü ve her tür dini faaliyeti tükaka olarak gösterme çabasından bahsediyorum) yapılan her icraatı, söylenen her sözü kınarsanız bugün olduğu gibi irticayı liberal, yenilikçi ve özgürlükçü kılar, atatürkçülüğü ve laikliği ise ilerlemenin, demokrasinin, çağdaşlığın önüne taş koyan kavramlar haline getirirsiniz. benim sizlere bir tavsiyem şudur ey süper-laikler: din siyasal bir simge haline getirilip önünüze engel olarak çıkarılıyor mu? sizin burada yapmanız gereken dine dindarların sahip çıktığından daha da iyi sahip çıkmaktır. tıpkı laikliğe, demokrasiye bugünkü iktidarın "sözde atatürkçüler"den çok daha iyi sahip çıkması gibi. dengeleri ancak böyle yeniden oturtabilirsiniz. aksi halde atacağınız her adım ya çok naif kalacaktır ya da fazlasıyla zorba.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap